Yeniden merhabalar sevgili okurlar.

Yazının girişine bir kereye mahsus bir not düşeyim.

Muğla'da beni tanımayan ya da ekranlardaki "Yalçın abi" olarak hatırlayanlar için;

"16 yaşımda gazetecilik mesleğine adım attım. Bu yazıyı kaleme alırken 62 yaşımdayım. Hiç ara vermedim. Hiç soluklanmadım. Hem sahada hem masada bir ömürdür çalışıyorum. Ustalarımızdan öğrendiğimiz şu; 'eşit, tarafsız, çıkarsız olacaksın...' Hiç bir siyasi partinin üyesi değilim. Ne yandaşım ne de soldaşım. Y.Ç."

"Mart'ın sonu 1 Nisan..."

CHP aday adayları neredeyse yurdun tamamına yakınında, "şokta..." Ama Muğla'da; "yoğun bakımda!.."

Kurultayda Kılıçdaroğlu'nu devirip gelen "yenilikçiler" ya da "değişimciler" acayip, sebepsiz, belirsiz, olumsuz, anlaşılmaz adımlar atmaya başladı. Taban soğudu, adayların teri daha sahaya çıkmadan kurudu.

Şöyle bir hatırlayalım;

Parti yetkili kurulları kararlar aldı. Hem belediye başkanlığı hem de meclis üyeliği aday adaylığı için başvurular başladı. İnsanlar üyesi oldukları partilerine güvendi, bastı parayı, hazırladı dosyayı ve il ya da ilçe örgütlerine teslim edip beklemeye başladı.

Belediye başkan adayı seçimi

- Aday adaylarıyla mülakat yaptılar. Milletvekilleri geldi, dinledi, rapor yazacağız dedi ve gitti. İnsanlar umutlandı. Parti içi demokratik bir yarışa sonra da seçim yarışına girmek için ısınma turlarına başladı.

- Telefon anketleri yapıp o ilçedeki, ildeki tüm aday adaylarını değil de neye göre belirlendiği bilinmeyen 3 ismi sordular insanlara. İtirazlar geldi. Ne kabullendiler, ne yalanladılar bu anketleri. Yani faili meçhul kaldı.

- Neye göre belirlendiği bilinmeyen ön seçim kararları aldılar. Neden bir ilçede ön seçim yapıp diğerinde sandık koymadıklarını açıklamadılar, açıklayamadılar, sus pus oldular.

- Belediye başkan adayını örgüt denetimli ön seçimle belirleyelim diyenlere, "zaman yetmez" yanıtları verildi. Ama 30, 40 isimlik listelerle belediye meclis üyelikleri için ne hikmetse zaman yetti, sandık kuruldu. Bu sandıkların neden tüm ülke örgütü için kurulmadığı sorusu da yanıtsız kaldı.

- Partinin yazılmamış Anayasası içinde ilk maddelerden olan "parti içi demokrasi"nin yerini "Atama" uygulaması ne zaman aldı? Hangi kurultaydan geçti bu "değişim" ve "yenilik" kimse anlayamadı. Ama oldu... Belirlenen isimler (aday adayı olmadıkları halde) MYK ve PM'den itirazsız geçirilip kamuoyuna açıklandı. Aday adayları da bakakaldı, şaşa kaldı.

- Partisinin aldığı karara uyarak başvurusunu yapıp yarışa girmiş aday adayının üstünü çizip "atama" yapanlar, bu konuda tek kelime etmedi. "Her şey de dört dörtlük olmayabilir" demekle yetindiler. Yani, "Herşey çok güzel olacak"tan, "Herşey de dört dörtlük olmayabilir"e evrildi işler kurultay sonrası.

- Hiç bir şekilde dikkate alınmadıklarını düşünen aday adayları diyor ki, "onun bizden ne üstünlüğü, ne farkı var ki, onu aday olarak tercih ettiniz?" Gerçekten nedir bu tercihlerdeki kriteriniz?

- Ankara'da kapalı kapılar ardında hiç adaylık başvurusu yapmamış ya da başka mevkiler için aday adayı olmuş isimlerle görüşülmesi ilçe örgüt yönetimlerinde öfkeye sebep oldu. Toplaşıp Ankara'ya gidip, "aday adayları dışında aday açıklanmasını istemiyoruz" dediler ama "nafile".

- Alınan kararlar, açıklanan isimlerle şoka giren aday adayları basın açıklamalarıyla tepkilerini dile getirdi. PM'nin kararları geri çekmesini ve aday adayı olmuş isimlerden aday belirlenmesini istediler. Ama ne duyan oldu, ne de dikkate alan yani soınuç yine "nafile." Üstelik o aday adaylarının hakları için Ankara'ya giden parti yöneticileri, o aday adaylarının ilçe binası önündeki basın açıklamalarına katılmadı. Ne perhizi kaldı ne de lahananın turşusu!..

- Tüm bunlar neden mi oldu? Rivayetler çok. Güç zehirlenmesi, çift başlılık, eş başkanlık, gölge kabine, rant, kurultay hesaplaşması, beceriksizlik, tecrübesizlik, Kılıçdaroğlucuların kazınması, hırs, kin vd... Birileri açıklarsa herkes anlayacak ve kafasında soru işareti kalmadan sandığa gidecek, alanlara çıkıp adayına sahip çıkacak. Ya da 1 Nisan sabahı ortaya çıkacak sonuçlara bakıp, "şaka mı bu" mu diyecekler? "Göreceğiz..."

Belediye meclis üyesi aday seçimi

Belediye Meclisine üye olabilmek için yüzlerce kişi başvuru yaptı. İlçe yönetimleri başvuruları aldı. Ve gençlik, kadın, engelli kotalarıyla birlikte kontenjan ataması sonrası açıklanacak aday listelerini beklemeye başladılar. Ancak CHP genel merkez yönetimi ısrarla ön seçim isteyen ilçe yönetimlerine bir yazı gönderip, "örgüt denetimli önseçim kararını isterseniz ilçe yönetimi olarak alabilirsiniz" dedi.

Ön seçimde oyların yüzde yirmisini alanlar yerini garantiler mantığıyla sandık kararı çıktı.

Peki ne oldu?

- İlçe yönetim kurullarının sandık (ön seçim) kararıyla aday adaylarının çok büyük çoğunluğu adaylıktan çekildi. Daha doğrusu sandığa gitmemeyi, ön seçime girmemeyi tercih etti.

- Örneğin 100'den fazla aday adayı başvurusunun olduğu bir ilçede aday adayı sayısı bir anda 30'lara, 40'lara düştü. Kenara çekilip sandığa gitmeyi göze almayan ya da alamayanlar arasında öyle makamlı, mevkili, etkili, etiketli, yetkili isimler vardı ki duysanız şaşarsınız. Hatta geride kalan 5 sene için, "örgütün takdirini kazanacak o kadar çok şey yaptım ki" diye bas bas bağıran bazı etkili, yetkili, atanmış, seçilmiş isimlerin sandığa gitmemesi ya da gidememesi dudak uçuklattı.

- Kendilerine, örgüte, güvenenler, "hodri meydan" dedi. Bir de "anahtar listelere güvenenler..." Ne demek bu? Seçim öncesi "anahtar liste" hazırlandı mı? Kaç tane anahtar liste vardı? Hangi adayın (adayların) kaç listede de adı yazılıydı? Şimdi bazıları diyecek ki, "eee yazmasaydın anahtar listedeki ismi. İstediğini yazsaydın. En az ve en çok kaç aday adı yazacağın belliydi. Elini tutan mı vardı?" Sosyal demokrat partilerde çok eski bir sandık numarası olan "anahtar listelerin" gücünü, geçmişini; isimli, detaylı anlatayım, bir başka yazıda... Kimler anahtar listeli ön seçimler sayesinde taaaa nerelere kadar gidebildi anlatalım da hafızalar tazelensin.

Sonuç olarak...

Sosyal demokrat partilerde "kontenjan", "kota" ve "merkezden atama" uygulamaları için hep şu denir;

"Ama çok değerli bilim insanları, aydınlar, ekonomist ve düşünürler ön seçimlerde dezavantajlı oluyorlar. Bu nedenle kontanjanı tercih ediyoruz."

Eee!.. Et kardeşim. Keşke öyle alanlarında çok değerli isimler gelse de bi % 5'i onlara ayırsanız. Yani keşke bu işi gerçekten "liyakata" göre yapsanız!.. Ama bu durum farklı. Bu yerel seçim. Milletvekili adayı belirlemiyorsunuz ya da kurultay sonrası yaptığınız gibi, "sanal kabine" kurmuyorsunuz ki!..

Şahsi görüşümü, 45 yıllık tecrübemle harmanlayarak yazayım. Meslek yaşamımın çok büyük bölümü seçimler, kurultaylar, kongrelerle geçti. Sol ya da sosyal demokrat cenahta Hikmet Çetin'den, Karayalçın'a, Sarıgül'den Kılıçdaroğlu'na (vefat edenleri yazmıyorum) seçim çalışmasına katılmadığım, kurultaylarında, kongrelerinde yatıp kalkmadığım sağ ya da sosyal demokrat lider kalmadı.

Yani...

. Bir parti ulusal seçimlere giderken kurultay hesaplaşması izlenimi veren adımlar atarsa sonu iyi olmuyor.

. 100 yıllık partinin ayarlarıyla oynuyorsanız sonu iyi olmuyor.

. Mevcut büyükşehir adaylarınızı kanatıp, yıpratıp, aşağılıyorsanız, hırpalayıp, yüceltiyor (muş) gibi yapıp bir kenara atıyor, adına da (hem de kürsüden) "değişim nedir diyenler şuraya baksın, buraya baksın" diyorsanız sonu iyi olmuyor. Siz hiç mi bilmezsiniz ki poltikada "jübile" olmaz.

Geçen ekranlarda çok sık boy gösteren yaşca küçük bir meslektaşım dedi ki;

"Abi, umarım, 1 Nisan sabahı 'keşke kurultayı yerel seçimden sonra yapsaydık. Kılıçdaroğlu'nu da öyle devirseydik' demezler..."

Ne demeli; ben gazeteciyim. İyi olan kazansın. Ama unutmamalı;

"Martı'n sonu 1 Nisan..."

ETKİNLİK TABLOSU

Muğla ili ve ilçelerindeki tüm etkinliklere ulaşmak için lütfen  →  burayı tıklayın.

TAGS;

Yalçın Çakır köşe yazısı

48 Haber Ajansı